
Yazar adı: George Raymond Richard Martin
Yayınevi: Epsilon
Çevirmen: Sibel Alaş
"Burada rüyalar bile yaşamıyor." (Jon Snow)
J.R.R.Tolkien deyince aklımıza "fantastik kurgu" ve tabii ki Yüzüklerin Efendisi geliyor. Bugun kitapçıların raflarında yerini alan fantastik kurgu türündeki çoğu kitap özünü Tolkien'in eserlerinden alıyor. (Aslında bu türü seven biri olarak, sürekli ejderhaları, orkları, trolleri okumaktan sıkıldım, tıpkı ergen vampir, kurt adam ve cadı dizileri izlemekten sıkıldığım gibi. Yine de yanlış anlaşılmak istemem! Bu işi hakkını vererek yağan ustalara ve eserlerine sonuna kadar saygı duyuyor ve onları seviyorum.) İŞte bu çoğunluğun dışında kalan bir yazardan ve onun eserinden bahsedeceğim bugün. Ne ilginç bir tesadüftür ki fantastik kurgu türünde önemli yazarlardan bir tanesi olan bu yazarın da adında Tolkien gibi iki adet R.R. kısaltması var. George Raymond Richard Martin'den (G.R.R.Martin) bahsediyorum... Belki de çoğunuz "Game of Thrones" - Taht OYunları adlı televizyon dizisini duydunuz hatta izlediniz. Şayet bu diziyi izledinizse veya bu dizinin kaynağı olan Game of Thrones adlı kitabı okuduysanız aslında çok "Buz ve Ateş Türküsü" serisine giriş yaptınız demektir.
G.R.R.Martin tarafından yaratılan bu destanın ilk kitabı Taht Oyunları ve ardından diğer kitaplar geliyor. Türkiye'de Epsilon yayınlarından çıkan Kralların Çarpışması (1. ve 2. Kısım) serinin devam kitabı. Diğerlerinden de bahsedeceğim birazdan. (Hazır yeri gelmişken bu kitapların çevirmeni Sibel Alaş'a teşekkürlerimizi iletelim, zira kitap öyle güzel çevrilmiş ki kesintisiz bir okuma deneyimi yaşadım.)
İlk paragrafta G.R.R.Martin'in J.R.R. Tolkien'den ayrıldığını söylemiştik, şöyle ki: Tolkien çeşitli ırklardan oluşturduğu fantastik dünyasında bir yüzük etrafında geçen mücadeleyi anlatırken, Martin biz insanların bir krallık (Vesteros) toprakları üzerindeki mücadelesini anlatıyor. Bunun neresi "fantastik kurgu" o zaman diyebilirsiniz elbette ama tabii ki işin fantastik kurgu olan kısmı da aslında burası, zira uğruna mücadele verilen krallık aslında tarihimizden bir krallık değil. Tamamen kurmaca bir diyarda geçiyor öykü ve olay örgüsü içerisinde doğa üstü bir takım unsurlar var:
örneğin öykü başladığında krallık toprakları üzerinde yaz hüküm sürmekte iken kış'ın yaklaştığı söylentilerini duyarız. (Bu da normal gibi) Fakat bu diyarda yazlar ve kışlar 4 aylık zaman dilimleri içerisinde birbirini izlememektedir. Yıllarca süren bir kış ardından yıllarca sürecek bir kış yaklaşmaktadır, bu kış yalnızca soğuğa değil, korkuya, kaosa, bilinmeyene gebedir. Son defa kış geldiğinde (ki son kışı gençliğinin baharında onca insan görmemiştir.) ateş başındaki kimse ısınamamış, hiç kimse huzurun sıcaklığını yüreğinde hissetmemiştir.
Tüm diyarın kuzeyinde "Sur" ve surun üzerinde krallığı kuzeyin tehlikelerinden koruyan kara kargalar olarak da bilinen "Nöbetçiler" var. Sur, onlarca metre yüksekliğinde kuzeyi daha kuzeyden ayıran bir duvar. Surun kuzeyine geçtiğinizde her yer güney olarak anılıyor, hatta kuzey dahi! Kuzeyin karanlık topraklarında ne gibi kötülüklerin kol gezdiğini ise kimse bilmiyor, bilmek de istemiyor. Onlar "Ötekiler". Nöbetçiler krallık toprakları üzerinde hüküm süren hiçbir lorda ait olmadıkları gibi kimseden yana taraf da olmuyorlar, onların ezeli ve ebedi görevi Sur'da nöbet tutup krallığı Surun kuzeyinden gelecek tehliklere karşı korumak!
Martin'in dünyasında Ejderhalardan da söz ediliyor, ancak görünen o ki son ejderha Vesteros üzerinde süzüleli çok uzun zaman olmuş. Onların bir zamanlar var olduğunun tek ispatı onlardan geriye kalan ejderha kemikleri.
Eserin geneline baktığımızda, Martin'in destanının entrikalar yönünden de etkileyici bir örgüye sahip olduğunu, politik açıdan da zengince ve zekice kurgulandığını görüyoruz. Sadece kılıç kalkan seslerini duyarak, adrenalin içerisinde okuyup bitirdiğiniz ve bitirdikten sonra aklınızda yalnızca fantastik öğelerin kaldığı basit bir kitap olmaktan çok parlak bir zekanın kurgusu olduğunu her satırda hissettiriyor eser. Aslında Martin'in dünyasında salt iyi ve salt kötü yok, mücadele içerisinde ayakta kalanlar ve kalmaya çalışanlar var, tıpkı içinde yaşadığımız dünya ve düzen gibi.
Kralların çarpışmasını okuduktan sonra kapağı kapatıp kenara koyduğum her defasında orada yaşayan bir dünya olduğunu hissettim. Biliyordum ki Starkların mücadelesi devam ediyor, Lannisterlar krallığın dört bir yanında entrika tohumlarını saçıyorlar, Robert Baretheonun kardeşleri tahta doğru yürüyüşe çıkmak için hazırlıklarını yapıyorlar, ulu kurtlar gecenin içinde uluyorlar ve at beylerinden Drogo'nun eşi, ejderhaların soyundan Daneris kayıp gücün peşinde arayışını sürdürüyor. Ve her defasında bu düşüncelerle diğer işleri bırakıp kitabın sayfalarına daldım...
Bu arada HBO'nun Game of Thrones serisini çekerken büyük bir iş çıkardığını da belirtmeden geçemeyeceğim, zira bir kere diziyi izledikten sonra kitabı okurken karakterlerin ne kadar güzel oturtulduğunu, mekanların beyaz ekrana ne kadar güzel yansıtıldığını gördükçe heyecanlanıyorsunuz.
Peki bu kadar beğeniyle anlattığımız eserin konusu ne? Bu soruyu cevaplamak aslında o kadar kolay değil. Zira toplam 7 kitaptan oluşan ve hala basılması planlanan (G.R.R.M. yazmaya devam ediyor.) bu serinin genel olay örgüsünü tek cümleyle anlatabilirsek de elbette bu yeterli olmayacaktır. Zira özetler her zaman bir eseri hafife almak basitleştirmek olacaktır. Yine de Ateş ve Buz'un Türküsü serisi genel olarak Vesteros topraklarında, mevsimler ağır ağır dönerken, demir tahta oturacak olanların mücadelesini umut, korku, entrika ve esrar pencerelerinden anlatıyor diyebiliriz. Okuyucu bu süreci takip ederken, kendini zaman zaman iyilerin yanında at binerken, zaman zaman kuzeyin soğuk ve acımasız topraklarında karanlığın elinde bir köşeye sıkışmış buluyor. Umut, yazın son ışıklarıyla sönerken, Vesteros'un dört bir yanında yalnızca kendini düşünen lordlar, leşten bir parça kapmaya çalışan akbabalar gibi imtiyaz peşide koşuyorlar.
Kralların çarpışması (A Clash of Kings)nda ise kral Robert Baratheon'un ölmesinin ardından yedi diyarda kralın tahtında hak iddia ederek krallığını ilan eden ailelerin birbrinin gırtlağına nasıl çöktüklerini izliyoruz, tabii ki kralın ölümünden sonra kralın eli Ned Stark'ın (yeni kral Joffrey ve annesi Cersei tarafından) idam edilmiş olmasının ardından Starklar da krallığa başkaldırmış ve kuzeyin kurtları da krallığını ilan etmiştir. Kralların Çarpışacağı an yaklaşırken surun kuzeyindeki kötülük de sahnede yerini almaya hazırlanmaktadır. Bu iki gelişmenin yanında bir üçüncüsü de Danerys hanedanının ejderhalarıyla hikayenin ilerleyen aşamaları için kurguda yerini almaya başlamaktadır.
Kralların çarpışmasının her iki kitabının sonunda da "ekler" bölümünde kralların ve maiyetlerinin listesi verilmiş. bu listeler yaklaşık 40 sayfa kadar, o nedenle burada detaylı bir şekilde bu listeden bahsedemeyeceğim. Yine de kitap öylece ustaca yazılmış ki bu listeyi incelemeseniz de zaman içerisinde neredeyse hepsini tanır hale geliyorsunuz.
Sözü gereğinden fazla uzatmış ve G.R.R.Martin'in eserini ve dehasını yeteri kadar öne çıkaramamış olabilirim, ancak fantastik kurgu seviyorsanız, orta çağ, krallar/lordlar/savaşlar dönemini seviyorsanız (G.R.R.M'nin bu kitabı yazarken Gül Savaşlarından ve İvanhoe - Sir Walter Scott'tab etkilendiği söyleniyor.) bu seriyi mutlaka ama mutlaka tavsiye ederiz. Gandalf'ı, Aragorn'u, Sam Baggins'i ve hatta Tom Bombadil'i nasıl tanıyorsanız, Ned Stark'ı, Tyrion Lannister'ı, Jon Snow'u, Büyük Ayı'yı, Tazı'yı öyle tanımalı ve maceralarını dinlemelisiniz.
Valar Morghulis!?! (Ben bunu nereden hatırlıyorum?)
Buz ve Ateş Türküsü (A Song of Ice and Fire) Serisi
Taht Oyunları (A Game of Thrones (1996)) - Epsilon
Kralların Çarpışması (A Clash of Kings (1998)) - Epsilon
Kılıçların Fırtınası (A Storm of Swords (2000))
1. Kısım: Çelik ve Kar (Steel and Snow)
2. Kısım: Kan ve Altın (Blood and Gold)
Kargalara Ziyafet (A Feast for Crows (2005))
Ejderhalarla Dans (A Dance with Dragons (2011))
Kışın Rüzgarları (The Winds of Winter) Yayımlanacak
İlkbaharın Hayali (A Dream of Spring) Yayımlanacak

Birkaç Alıntı:
"Bir şovalye ne işe yarar sanıyorsun kızım? Şovalyeliğin; Leydilerden uğur mendilleri alıp zırkların içinde güzel görünmekten ibaret olduğunu mu düşünüyorsun? Şovalyeler öldürmek içindir." Uzunkılıcını Sansanın boynuna, kulağının tam altına dayadı. Sansa çeliğin keskinliğini hissedebiliyordu. "İlk kez on iki yaşımdayken adam öldürdüm. O günden beri öldürdüklerimin sayısını karıştırdım. Soylu isimleri olan büyük lordlar,kadifelere bürünmüş şişman ve zengin adamlar, gururlarının sidik torbası gibi şişirdiği sovalyeler ve evet, kadınlar çocuklar; onların hepsi et ve ben kasabım. Bırak arazileri, tanrılar ve altınları olsun. Bırak sörleri olsun." ... "Gerçek sovalye diye birşey yok, tıpkı tanrıların olmaması gibi. Eğer kendini koruyamıyorsan öl ve bunu yapabilenlerin yolundan çekil. Bu dünyaya keskin çelikler ve güçlü kollar hükmeder, bunların aksine inanma." (Sandor Clagane)
"Burada rüyalar bile yaşamıyor." (Jon Snow)
"Bir sorunun yüzlerce cevabının olması, hiç cevabının olmamasından farksızdır aslında, hiç düşündünüz mü? Muhbirlerim her zaman arzu ettiğimiz ölçüde yüksek mevkilerde olmuyor. Bir kral öldüğünde masallar karanlıktaki mantarlar gbi yayılır." (Varys)
"Gece çöküyor ve son nefesime kadar sürecek nöbetim başlıyor. Evlenmeyeceğim. Mülk edinmeyeceğim. Baba olmayacağım. Hiç ta. takmayacak, zafer kazanmayacağım. Nöbette yaşayacak, nöbette öleceğim. Ben karanlıktaki kılıç, duvardaki gözcüyüm. Ben soğukta yanan ateş, şafak vaktindeki ışığım. Ben uyurları uyanduran nida, diyar halkını koruyan kalkanım. Bu gece ve gelecek tüm gecelerde, hayatımı ve onurumu Gece Nöbetçilerine adıyorum." (Gece Nöbetçilerinin andı.)
Yorumlar
RSS beslemesi, bu iletideki yorumlar için.